İş Hukuku

İşe İade Davası Ve Süreçleri

İşe İade Davası Ve Süreçleri

İşe iade davası, işçilerin haklarının korunmasında önemli bir yeri olan, işverenin haklı ve geçerli neden olmaksızın iş sözleşmesini sona erdirmesi durumunda işçinin işe dönme hakkını sağlayan hukuki bir süreçtir. İş sözleşmesinin keyfi olarak feshedilmesi halinde işçiye verilen bu yasal koruma, çalışma hayatının istikrarı açısından kritik öneme sahiptir. İşçinin ekonomik ve sosyal güvenliğinin devamlılığını amaçlayan bu dava türü, yalnızca işe dönüş hakkı değil, aynı zamanda belirli tazminat haklarını da içermektedir.

Türk hukuk sisteminde, işe iade davası 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ile 22. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile işverenlerin fesih kararlarını keyfi ve hukuka aykırı biçimde uygulamalarının önüne geçilmesi hedeflenmiştir. İşveren, fesih gerekçesini açık ve yazılı olarak bildirmekle yükümlüdür. Feshin hukuka aykırılığı ya da gerekçenin geçersiz olması durumunda, mahkeme işçinin işe geri dönmesine veya buna bağlı tazminat ödemesine hükmedebilir. Bu koruyucu düzenlemeler sayesinde işçiler, iş güvencesi kapsamında korunarak, keyfi işten çıkarmalara karşı güçlü bir hukuki dayanağa sahip olur.

İşe İade Davasında Aranan Hukuki Koşullar

İşe iade davasının açılabilmesi belirli koşulların yerine getirilmesine bağlıdır. İlk koşul, işçinin çalıştığı işyerinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile istihdam edilmesidir. Belirli süreli iş sözleşmeleri sona erdiğinde, işe iade talebi söz konusu olmaz. Ayrıca, çalışanın ilgili işyerinde veya işverenin farklı şubelerinde toplam en az 6 ay boyunca çalışmış olması gerekir. İşçinin bu altı aylık kıdemi tamamlaması, işe iade davasının temel koşulları arasındadır.

Bunlara ek olarak, işyerinde en az 30 kişinin istihdam edilmesi, işe iade davası açabilmenin diğer bir şartıdır. İşçi sayısının hesaplanmasında, işverenin aynı iş kolundaki diğer işyerlerinde çalışanların toplamı dikkate alınabilir. Ayrıca, işçinin dava açabilmesi için iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmiş olması gerekir. İşçinin kendi isteğiyle ayrılması veya karşılıklı anlaşma (ikale) sonucu iş sözleşmesinin sonlandırılması durumunda, işe iade davası açma hakkı bulunmaz. Son olarak, işçinin yönetici veya işveren vekili statüsünde olmaması da dava açabilmek için gerekli diğer bir koşuldur.

İşe İade Davasında Arabuluculuk ve Başvuru Süreci

İşe iade davalarında 2018 yılından beri uygulanmakta olan zorunlu arabuluculuk, işçi ve işveren arasındaki anlaşmazlıkların hızlı ve etkin bir biçimde çözümlenmesini amaçlayan önemli bir adımdır. Bu süreç, işçinin işten çıkarılma bildiriminin kendisine ulaştığı tarihten itibaren bir aylık süre içinde arabuluculuk bürolarına başvurması ile başlar. Başvuru süresi oldukça önemlidir çünkü bu sürenin kaçırılması halinde dava açma hakkı kalmaz ve işçi hak kaybına uğrayabilir.

Arabuluculuk görüşmeleri, başvurudan itibaren en geç 30 gün içinde gerçekleştirilir ve taraflar uzlaşma için bir araya gelirler. Eğer taraflar arasında bu süre içinde uzlaşma sağlanamazsa, arabulucu tarafından anlaşmazlık tutanağı düzenlenir. İşçinin, bu tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde mahkemeye başvurması gerekmektedir. Bu süre de hak düşürücü niteliktedir; yani süre geçirilirse dava açma hakkı ortadan kalkacaktır. Bu nedenle, arabuluculuk sürecinin ve sürelerinin titizlikle takip edilmesi gerekir.

İşe İade Davasında Dilekçe Hazırlığı ve Başvuru Adımları

İşe iade davasının mahkemeye taşınabilmesi için hazırlanacak dava dilekçesi, davanın temelini oluşturan en kritik belgedir. Dilekçede, işçi ve işverenin açık kimlik bilgileri ile iletişim bilgileri, fesih tarihi, fesih sebebi ve davanın hukuki dayanakları açıkça belirtilmelidir. Ayrıca, dilekçede işçinin işe iade edilmesi veya bunun mümkün olmaması halinde işveren tarafından maddi tazminat ödenmesi talepleri net ve açık bir şekilde ifade edilmelidir.

Dilekçe ile birlikte sunulması gereken belgeler arasında, fesih bildirimi, iş sözleşmesi örneği, işçinin çalışma süresini gösteren belgeler (örneğin SGK hizmet dökümü), son üç aylık maaş bordroları ve varsa ek alacak belgeleri bulunur. Hazırlanan bu belgelerle birlikte dava dilekçesi, işyerinin bulunduğu yerdeki iş mahkemesine teslim edilir. Günümüzde dijital sistemler sayesinde başvuruların elektronik ortamda da yapılabilmesi mümkündür. UYAP ve e-Devlet sistemleri üzerinden de dilekçe sunumu yapılabilir ve dava süreçleri takip edilebilir. Belgelerin eksiksiz ve doğru sunulması, mahkeme sürecinin etkin ilerlemesi açısından büyük önem taşır.

İşe İade Davasında Mahkeme Süreci ve İşleyişi

İşe iade davasının açılmasıyla birlikte, mahkeme süreci başlar ve hakim, tarafların iddialarını detaylı bir biçimde değerlendirir. İlk duruşmada mahkeme, tarafların taleplerini dinleyerek iddialarını netleştirir ve gerekli belgeleri talep eder. Davanın seyrini belirleyecek en kritik nokta, işverenin gösterdiği fesih gerekçesinin geçerliliğidir. İşveren, fesih nedenini yasal dayanakları ve somut kanıtlarıyla ispatlamakla yükümlüdür. Bu kanıtlar yeterli görülmezse, mahkeme işçi lehine karar verebilir.

Mahkeme sürecinde tanık beyanları ve deliller önemli rol oynar. Tanıklar aracılığıyla, işyerinde yaşanan olayların ve çalışma koşullarının gerçek durumu açıklığa kavuşur. Ayrıca, bilirkişi raporları da işçi haklarının doğru hesaplanması açısından gereklidir. Mahkeme, işçiye ait ücretlerin ve diğer hak edişlerin doğruluğunu denetlemek için bilirkişiden rapor talep edebilir. Tarafların sunduğu belgeler ve deliller ışığında mahkeme, adil ve hakkaniyete uygun bir karar verir. Kararın içeriği, işe iade veya maddi tazminat şeklinde olabilir.

Mahkeme Kararının Sonuçları ve İşverenin Yükümlülükleri

İşe iade davasının sonucunda mahkemenin işçi lehine verdiği karar, işçinin işe geri dönme hakkını doğurur. Mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra işveren, işçiyi eski iş pozisyonuna yerleştirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğe uymaması durumunda, işveren işçiye mahkeme tarafından belirlenen ek tazminatları ödemek zorundadır. Bu tazminatlar, genellikle dört ila sekiz aylık ücret tutarında olur ve işçinin işe başlatılmaması halinde ödenir.

İşverenin işe başlatma yükümlülüğünü yerine getirmesi durumunda ise işçi, işten çıkarıldığı tarihten işe başladığı tarihe kadar geçen süre içinde oluşan maddi haklarını (maaş, fazla mesai, prim vb.) geri alır. İşveren, bu hakların tamamını eksiksiz ödemekle yükümlüdür. Ayrıca, mahkeme kararıyla birlikte işçinin kıdem ve ihbar tazminatları da değerlendirilir. İşverenin karara itiraz etmesi durumunda dahi, karar kesinleşene kadar işçinin işe dönme hakkı korunur ve maddi hakları güvence altına alınır.

İşe İade Davalarında Tazminat Hesaplaması ve Uygulama Örnekleri

İşe iade davası sonucunda işçinin lehine verilen kararla birlikte, işçinin maddi hakları hesaplanarak tazminat tutarları belirlenir. İşverenin işçiyi tekrar işe almaması durumunda mahkeme, genellikle dört ila sekiz aylık brüt maaş tutarında bir ek tazminat ödenmesine hükmeder. Bu tazminat miktarı, işçinin son aldığı brüt ücret temel alınarak hesaplanır ve mahkeme tarafından, işçinin kıdemi ve fesih şekline göre belirlenir.

Örneğin, bir işçinin işten çıkarıldığı tarihteki brüt maaşının 25.000 TL olduğunu varsayalım. Mahkeme tarafından belirlenecek dört aylık minimum tazminat tutarı 100.000 TL olurken, sekiz aylık maksimum tutar ise 200.000 TL olarak gerçekleşir. İşe başlatılmadığı takdirde işveren, işçiye bu tutarlar arasında mahkemenin takdir ettiği rakamı ödemek zorundadır. Ayrıca, işten çıkarıldığı tarihten mahkeme kararının kesinleştiği tarihe kadar geçen süredeki maaş, prim, fazla mesai gibi alacaklar da tazminata eklenir ve işverenden talep edilir.

İşe İade Davalarında Yargılama Sonrası Süreç ve Hakların İcrası

Mahkeme tarafından verilen işe iade kararı kesinleştikten sonra, işçinin işe geri alınması için belirli yasal süreler bulunmaktadır. İşveren, mahkeme kararının kesinleşmesini takip eden iki hafta içinde işçiyi işe geri almak zorundadır. İşveren bu karara uymazsa, işçi, kendisine mahkeme tarafından belirlenen tazminatların ödenmesi için icra yoluna başvurabilir. İşçinin mahkeme kararını icra takibine koyması durumunda, işveren aleyhine haciz işlemleri başlatılarak, tazminatlar tahsil edilir.

Öte yandan, işverenin işe başlatma kararına uyması halinde ise işçi, işten ayrıldığı tarihten yeniden işe başladığı tarihe kadar geçen süre için tüm ücret ve diğer sosyal haklarını eksiksiz olarak alır. Ayrıca, mahkeme kararı gereğince işçinin kıdem süresi kesintiye uğramaz ve kıdem hakları kaldığı yerden devam eder. İşverenin bu süreçteki yükümlülüklerini yerine getirmemesi, ek cezai yaptırımlar ve faiz yükümlülükleri doğurabilir. Bu nedenle, iş mahkemesi kararlarının uygulanmasında titizlik göstermek işveren açısından da kritik önem taşır.

İşe İade Davası İçin İstinaf ve Temyiz Yolları

İşe iade davalarında mahkemenin verdiği kararların taraflarca yeterli veya adil bulunmaması halinde, kararın üst mahkemeler tarafından incelenmesini talep etmek mümkündür. İlk derece mahkemesinin verdiği kararlara karşı öncelikle istinaf başvurusu yapılabilir. İstinaf mahkemeleri, yapılan başvuruyu esastan ve usul yönünden ayrıntılı şekilde değerlendirerek kararın hukuka uygun olup olmadığını denetler. Bu başvuru, kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi’ne yapılmalıdır.

İstinaf mahkemesinin verdiği karara karşı taraflar tatmin olmazsa, son aşama olarak temyiz başvurusunda bulunabilirler. Temyiz incelemesini Yargıtay gerçekleştirir. Yargıtay, alt mahkemelerin ve istinaf mahkemelerinin kararlarını, sadece hukuki açıdan değerlendirir ve herhangi bir usul hatası veya hukuka aykırılık tespit edilirse kararı bozarak yeniden değerlendirilmesi için alt mahkemeye gönderir. Temyiz başvurusunun da kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde yapılması zorunludur ve bu süre kaçırılırsa dava sonucu kesinleşir.

İşe İade Davasında Sık Yapılan Hatalar ve Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

İşe iade davası açılırken veya süreç yürütülürken, çalışanların sıklıkla yaptığı bazı hatalar davanın olumsuz sonuçlanmasına yol açabilir. Bunların başında, yasal sürelerin kaçırılması gelmektedir. İş sözleşmesinin sona erdirilmesinden itibaren bir ay içinde arabulucuya başvurma süresinin ihmal edilmesi, davanın başlamadan sonuçlanmasına neden olur. Ayrıca, arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlanamadığında, iki haftalık dava açma süresi de büyük önem taşımakta ve ihmal edilmemelidir.

Diğer bir yaygın hata ise gerekli belge ve delillerin yeterince güçlü sunulmaması veya eksik hazırlanmasıdır. İş sözleşmesi, fesih bildirimi, tanık ifadeleri ve çalışma belgelerinin eksiksiz ve doğru sunulması davanın seyrini önemli ölçüde etkiler. Ayrıca, dilekçe içeriğinin açık ve doğru biçimde hazırlanması, hakların net olarak ifade edilmesi gerekmektedir. Bu konularda uzman bir avukattan destek almak, işçinin haklarının etkin şekilde savunulmasında kritik öneme sahiptir.

İşe İade Davası Açmanın İşçi Açısından Avantajları Nelerdir?

İşe iade davası, işçilere önemli avantajlar sunan etkili bir yasal koruma aracıdır. İşçinin, işveren tarafından hukuka aykırı veya keyfi bir biçimde işten çıkarılması halinde, bu dava türü işçinin hem ekonomik haklarını korur hem de iş güvencesi sağlar. Mahkeme kararıyla işe geri dönme hakkı, işçinin istihdam sürekliliğini ve mesleki istikrarını koruma altına alır. Ayrıca, işçinin işe başlatılmaması durumunda, mahkeme tarafından belirlenen tazminatların ödenmesi işçinin maddi mağduriyetini büyük ölçüde telafi eder.

Öte yandan, işe iade davası süreci, işçiye diğer yasal haklarını elde etmek için de fırsatlar sunar. İşten çıkarıldığı tarihten işe başladığı tarihe kadar olan sürede ödenmeyen maaş, prim, kıdem ve ihbar tazminatları gibi hakların da mahkeme kararıyla işçiye iadesi sağlanabilir. Ayrıca, işverenlerin hukuka aykırı fesih kararlarına karşı caydırıcı etkiye sahip olan bu dava türü, işçilerin yasal haklarını daha bilinçli bir şekilde savunmalarına da yardımcı olmaktadır.

İşe İade Davasında İşverenin Hakları ve Yükümlülükleri Nelerdir?

İşe iade davalarında işverenlerin de belirli hakları ve yükümlülükleri bulunmaktadır. İşverenin, işçinin iş sözleşmesini feshetmesi için geçerli bir nedeni yazılı olarak ve hukuka uygun şekilde bildirmesi gerekir. Fesih sebebinin geçerliliğini kanıtlamak yükümlülüğü tamamen işverene aittir. İşveren, geçerli ve hukuka uygun fesih sebebi sunamazsa mahkeme kararıyla işçinin işe geri dönmesi veya tazminat ödemesi zorunlu hale gelir.

İşverenlerin işe iade kararına uymama durumunda, mahkeme tarafından belirlenen ek tazminatları ödeme zorunluluğu ortaya çıkar. Bu durum, işverene maddi yük getirmenin yanı sıra işletmenin itibarı açısından da olumsuz etkiler yaratabilir. İşverenin, mahkeme tarafından belirlenen süre içerisinde işçiyi işe başlatması halinde ise, işçiye geriye dönük tüm maaş ve sosyal haklarını eksiksiz ödemesi gerekmektedir. İşverenlerin bu yükümlülükleri yerine getirmeleri, daha büyük hukuki sorunların önüne geçmeleri ve işyerindeki çalışma barışını korumaları açısından önemlidir.

Sıkça Sorulan Sorular

İşe İade Davası Kaç Ay İçinde Açılmalıdır?

İşe iade davası açmak isteyen işçi, iş sözleşmesinin feshedildiği bildirimin ardından bir ay içinde arabulucuya başvurmalı; arabuluculuk sonucu anlaşma sağlanamazsa, iki hafta içinde mahkemeye başvurarak dava açmalıdır.

İşe İade Davasında Avukat Tutmak Zorunlu mu?

Hayır, işe iade davasında avukat tutma zorunluluğu yoktur. Ancak davanın olumlu sonuçlanması ve hukuki hataların önlenmesi için uzman bir iş hukuku avukatıyla çalışılması tavsiye edilir.

İşe İade Davasını Kimler Açabilir?

İşe iade davasını, belirsiz süreli iş sözleşmesine sahip olan, en az 6 aylık kıdemi bulunan ve işyerinde en az 30 çalışan olan işçiler açabilir. Yönetici statüsünde çalışanlar bu davayı açamaz.

İşe İade Davası Sonucu İşveren İşçiyi İşe Almazsa Ne Olur?

İşveren işe iade kararı sonrası işçiyi işe almazsa, işçiye mahkemenin belirlediği 4 ila 8 aylık brüt maaşı tutarında tazminat ödemek zorundadır. Ayrıca işten çıkarıldığı tarihten itibaren geçen süre için de işçinin tüm mali hakları ödenmelidir.

İşe İade Davaları Ortalama Ne Kadar Sürede Sonuçlanır?

İşe iade davaları genellikle 6 ay ila 1 yıl arasında sonuçlanır. Ancak dava istinaf ve temyize taşınırsa bu süre 2 ila 3 yıla kadar uzayabilir.

author-avatar

URSA Avukatlık Hakkında

URSA Avukat Bürosu Bursa Adaletin güvencesi, güçlü bir savunmadır. URSA Hukuk Bürosu, Av Halil İbrahim UYGUR tarafından, müvekkillerine en yüksek kalitede hukuki hizmet sunmak amacıyla kurulmuştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir